28 Ekim 2015 Çarşamba

Çerkes Tavuğu İsyanda; Beyaz Salata!


Tavuk eti hem diyet yapanlar, hem de kırmızı ete antipati duyanlar için bulunmaz bir nimet olmuş durumda. Tavuk üzerine yüz milyonlarca tarif üretilmiş ve tavuk tüm lezzetiyle hepsini taçlandırmıştır efenim. Fırına, tavaya, mangala her şekle girmiş, Çerkes olmuş süzülmüş, döner olmuş dilim dilim kesilmiş tavuğun inanılmaz hafif bir versiyonuyla karşınızdayız. Dünyanın en kolay tavuk tariflerinden bir olmaya aday olmasının yanı sıra, tavuğa bir o kadar yakışan da bir tat olması onu göklere çıkarıyor; Beyaz Salata!



Malzemelere gelecek olursak, yarım kilo kadar tavuk göğsü, iki adet salatalık, iki su bardağı yoğurt, bir çay bardağı kadar mayonez, karabiber ve tuz

Tavuk salatası tarifi bizden, tavuk dansı tarifi de Bollywood'dan gelsin o halde







Tavuklarımızı üzerine çıkacak kadar su ve bir tatlı kaşığı tuz ekleyerek iyice haşlıyoruz. Haşlanan tavukları sudan geçirmeden suyundan alarak soğutuyoruz, ki sudan geçirerek soğutmak tüm lezzetini alıp götürecektir. Soğuyan tavukları lime lime ederek didikliyoruz. Tavukların ardından salatalıkların kabuklarını soyarak ister rendenin iri bölmesinde rendeleyerek, ister küçük küçük doğrayarak tavuklara ekliyoruz. Tuz ve karabiber ekledikten sonra sarımsak, yoğurt ve mayonezle buluşan malzemeyi iyice harmanlıyoruz. Buzdolabında bir iki saat beklemesi, tarifteki malzemelerin birbirine olan uyumunu artıracaktır.

 Afiyetle!

Fotoğrafların ve yazının hakları tarafımıza aittir. İzinsiz kullanmayınız. Teşekkür ederiz.

26 Ekim 2015 Pazartesi

Gelecek Turizmde ile sürdürülebilir turizmin geleceğini yazacak üç yeni proje belli oldu!

Seyahat ederken hepimiz gittiğimiz yörenin doğasını, kültürünü hissetmek, el emeklerinden satın almak, yerel lezzetlerini tatmak isteriz.
Eko turizm, kırsal turizm, kültür turizmi, gastronomi turizmi gibi farklı sürdürülebilir turizm çeşitleri ile hem biz farklı deneyimler yaşarız hem de yerel halkın ekonomisine katkıda bulunmuş oluruz.
İşte bu sebeple Anadolu Efes, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı 8 sene önce bir araya gelerek "Gelecek Turizmde" dedi ve sürdürülebilir turizm için çalışmaya başladı.
Doğu Anadolu Bölgesi’nde 5 yıl boyunca başarılı modeller yaratan Gelecek Turizmde projesi kapsamında 2013 yılından bu yana 6 farklı sürdürülebilir turizm fikri desteklendi. Bursa'nın Misi Köyü'nde Misili kadınlar yerel lezzetleri ve geleneksel el sanatlarını turistlere sunmaya başladı. Safranbolu esnafıyla Karabük Üniversitesi el ele verdi, Safranbolu’ya özgü hediyelik eşyalar yaratmak için kolları sıvadı. Mardinli kadınlar tamamen kendi emekleriyle eski bir Mardin evini misafirperverliğin kitabını yazan bir pansiyona çevirdi. Şanlıurfa’da Göbeklitepe halkı, yok olmaya yüz tutmuş taş işçiliği sanatını yeniden canlandırmak için harekete geçti. Seferihisarlı kadınlar yerel lezzetlerini turistik bir deneyime çevirdi. Malatya Battalgazililer ise Arslantepe Höyüğü’nü tanıtmak için çalışmalarını hızlandırdı.
%100 Misia Projesi – İpekevi dokuma atölyesi – Misi Köyü / Bursa
Safranbolu Hatırası Projesi – Hediyelik eşyalar
Seferihisar’ın Geleneksel Mutfağı Projesi – Yöresel ürünler - Seferhisar/İzmir
Mardin’de Kadın Liderliğinde Sürdürülebilir Turizm Girişimlerinin Yaratılması Projesi – İpekyolu Misafir Evi 
Yeni dönemde ise bu altı projeye üç yeni proje daha katıldı. Adana Saimbeyli’de kelebek gözlemi projesiyle, Isparta Keçiborlu’da lavanta ile kırsal turizme sağlanan katkıyla, Balıkesir Edremit’te ise yöreye özgü yemekler ile gelişen gastronomi turizmiyle Gelecek Turizmde yolculuğu devam ediyor.


Bir boomads advertorial içeriğidir.

Kasap Ziya'dan Bu Güne; Ata Tavası!



Bundan yıllar yıllar önce, Van'ın merkezinde yaşayan Kasap Ziya Efendi et konusundaki maharetini konuşturur ve yakın dostlarına özel bir yemek yaparmış. Sırrını sakladığı bu özel eti satırla kıyma haline getirir, sonra da kuyruk yağı kullanarak sadece domates ve biberle pişirirmiş. Kokusuyla iştah kabartan bu lezzet dedem Ziya Efendi'nin ahbaplarından tam not alırmış. Kasaplıktaki ustalığı ile Kasap Ziya lakabını almış rahmetli dedemin ellerinden vücut bulmuş bir tarifi aktaracağız size. Et ile ateşin dansı, biberle domatesin ahengi ile tat bulan satır kıyması ve güzel olduğu kadar özel bir tat: Ata Tavası!




Bir dönem işlettiğim restaurantta en çok rağbet gören bu tarifin malzemeleri ise şöyle;

İki kişilik Ata Tavası için; Koyun'un but kısmından (koyun eti sevmeyenler için dana antrikotla da yapılabilir) 500 gr et, üç yeşil biber, bir adet iri domates,100 gr kadar kuyruk yağı ve geniş bir tava


Dedemin kasap dükkanında işlediği etleri biraz da kuyruk yağıyla, odun fırınında pişirdiği için tavanın etrafı siyahlaşır, bu nedenle tarifin yaratıcısı dedem adını Kirli Tava koyar. Kirli tavanın günümüz mutfaklarına uyarlanmış Ata Tavası adıyla sofrada yer bulan hali ise şu şekilde:

Etlerin yağ ve sinirlerini satırla ustalık ve sabır isteyen bir şekilde sıyırıyoruz. Satırla  kıyma haline gelinceye kadar iyice zırhlıyoruz (zırhlama adı etin makinede işlem görmeden tamamen el ustalığı ve bıçak keskinliği ile kıyma halini alması anlamına geliyor.) Tarifi klasik et soteden ayıran nokta hayvanın but kısmından alınan etin tamamen bıçak ile işlenmesi ve bu işlemin damakta farklı bir noktaya nüfuz etmesi oluyor. Domates ve biberi de doğrayıp bir kenarda hazır edince, tavaya et ve kuyruk yağını (arzuya göre sıvıyağ da kullanılabilir) ekliyoruz. Kısık ateşte ağır ağır pişen etlere önce yeşil biberler, son olarak ta doğranmış ve fazla suyu alınmış domatesi ekliyoruz. Tuz ve bir tutam kimyon ekleyerek ağzı açık şekilde pişiriyoruz. Sıcak servis edilmesi ekmeğin tavaya bandırılması ise özel tavsiyemiz olarak kayıtlara geçiyor. Kasap Ziya Efendi'nin tarifiyle yarışamaz belki ama, evde kolayca hazırlanabilecek bu tarifi denemenizi tavsiye ederiz. Afiyetle!

Fotoğrafların ve yazının hakları tarafımıza aittir. İzinsiz kullanmayınız. Teşekkür ederiz.

Kahvaltı Sossuz Olmaz Diyenlere; Lutenitsa!


Kış ayları geliyor, sabah uyanıp pofuduk terliklerinizi giydiniz, açtınız televizyonu, mideniz gurul gurul gurulduyor. Şöööyle ekmeğin üzerine mis gibi tarla domatesi, köz biber, patlıcan olsa da kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olsa,hayat bayram olsa... Ama nerde o mevsimde öyle tarla domatesi, kızarmış ekmeğin üzerine yakışacak enfes bir lezzet? İşte burada sevgili Bunu Bi Tat okurları, Balkanlardan her zaman soğuk hava dalgası gelecek değil ya!Bu kez göçmen kültürünün enfes kahvaltılık sosu geldi; Lutenitsa!



Tarla domatesleri hala mis gibi kokuyorken, ve fiyatlar uçup gitmemişken,kırmızı biberler, bostan patlıcanları "Közle beniiiğğ!" diye bağırırken ne duruyoruz ey ahali, şimdi yapacağımız iki üç kavanoz kahvaltılık sos kış aylarında içinizi ısıtacak.

Başlamadan önce biraz Balkan havası estirelim istedik:



Ortalama üç küçük ya da iki büyük kavanoz sos için;

-2 kilo tarla domatesi, 2 kilo kırmızı köz biberi, iki tane iri bostan patlıcanı, iki havuç(isteğe bağlı),sarımsak,zeytinyağı,yarım çay bardağı sirke,tuz,şeker

İlk aşama biraz zahmetli belki ama bir o kadar da keyifli. Kırmızı biberleri ve patlıcanları ister fırında, ister mangalda, ister mahallenizdeki pidecide hangisi kolayınıza gelirse közleyin. Domateslerin kabuklarını soyup yemeklik doğrayarak tencereye alın. Yaklaşık yarım saat kadar, iyice suyunu kaybedip katılaşana kadar kaynatın. O kaynarken kabuklarını soyup küçük küçük doğradığınız kırmızı köz biberleri, patlıcanları, sarımsağı hazır edin.Suyunu çeken domatese yarım çay bardağı sirke, bir yemek kaşığı tuz, bir tatlı kaşığı toz şeker ve yarım çay bardağı zeytin yağını ekleyip iyice yedirin. Son olarak doğranmış közleri de ekleyip 10 dakika kadar daha pişirin. Havuç kullanmak isterseniz bu aşamada haşlanmış iki adet havucu doğrayarak ekleyin. İyice pişen malzemeyi blenderdan geçirin.Sıcağı sıcağına cam kavanozlara doldurarak kapağını sıkıca kapatın. Ters çevirip bir havluya sıkıcı sardığınız kavanozları soğuyana kadar (konserve işlemi tamamlanıncaya kadar) açmadan bekletin. Kavanozlar bu şekilde aylarca tazeliğini koruyarak ekmeğe sürüleceği günü bekleyecekler. Açtıktan sonra buzdolabında bekleterek birkaç gün içinde tüketmelisiniz. Bu nedenle ufak kavanozlar tercih etmenizi öneririz. Tencerenin dibinde kalan sosu ekmekle sıyırmayı unutmayın. Afiyetle!

Fotoğrafların ve yazının hakları tarafımıza aittir. İzinsiz kullanmayınız. Teşekkür ederiz.

18 Ekim 2015 Pazar

Beş Çayına Geldik; Susamik Kurabiye!


Çocukluğunda Susam Sokağı izleyen bir nesil olarak Kurabiye Canavarı'nı sevmeyenimiz yoktur. Onun gibi kurabiye yiyemeyiz belki ama çıtır çıtır bir kurabiye yapmak için sihirli güçlere ihtiyacımız yok. Ceviz ve kuru üzümün Hindistan ceviziyle buluştuğu, üzerini kaplayan susamın çıtır çıtır çıtırdadığı, kahvaltıya, beş çayına, misafire kucak açan kurabiye; Susamlı Üzümlü Kurabiye!






Malzemelerimiz; Bir su bardağı kuru üzüm, bir su bardağı ceviz, bir avuç Hindistan cevizi, 7 yemek kaşığı nişasta,bir su bardağı şeker, iki yumurta, şekerli vanilin, kabartma tozu, yarım paket margarin ve aynı miktarda tereyağı

Yoğurma kabına tereyağı, margarin, toz şeker, iki yumurta sarısı (beyazları üzerine kullanılacak),vanilin ve nişastayı alıp yoğuruyoruz. Hamuru toparlayacak miktarda un ve unla birlikte bir paket kabartma tozu ekleyip yoğuruyoruz. Kulak memesinden biraz daha yumuşak bir hamur elde edince içerisine Hindistan Cevizi, kuru üzüm ve ufalanmış cevizi ekleyip tekrar yoğuruyoruz. Ceviz büyüklüğünde toplar koparıp yuvarlayarak yassı şekil vererek yağlı kağıt serili tepsiye diziyoruz. Önceden ısıtılmış 175 derece fırında orta bölmede kızarıncaya kadar yaklaşık 20 dakika pişiriyoruz. Fırından çıkarıp soğumaya bıraktığımız kurabiyeler mutfağı saran nefis kokular eşliğinde çıtır çıtır bir hal alıyor ve yanına çay istiyor.

Afiyetle!

Fotoğrafların ve yazının hakları tarafımıza aittir. İzinsiz kullanmayınız. Teşekkür ederiz.

7 Ekim 2015 Çarşamba

Patlıcanın söyleyecekleri var " Kürdan Kebabı "

" Soğumasını bekleyemeyeceğimiz tatlardan bir tanesi.. "



























Kebap deyince bizde akan sular durulur, ağızlar sulanır, göz bebekleri büyür. Dünya'da lokum kadar çay kadar bilinen tadımızdır, canımızdır kebap. Adana'sı, Urfa'sı, şişi derken çeşitlenip giden kebabın bu usülü ise evde kolayca yapılanından, üstelik patlıcan tutkunlarının "Devamı yok mu?" diyeceği cinsten. Kebabın en makbulu tabiki köz üzerinde dumanı çıkı çıka pişileni; ancak evde her zaman öyle bir imkanı sahip olamıyoruz. Biz işi biraz sebzeyle birleştirerek biraz da çöp şiş rüzgarları estirerek size ev usulü bir kebap deneyimi vaad ediyoruz; Kürdan Kebabı!

Yapımı oldukça basit olan bu tarifte dört kişiyi baz alırsak malzemelerimiz bize şöyle gülümsüyor;

Üç adet iri patlıcan, 350-400 gr az yağlı kıyma, iki üç tane yeşil biber, iki domates, bir yemek kaşığı salça, bir kuru soğan ve damağınızın kucak açtığı baharatlar..


Bizim mutfaklarımız müziksiz olmuyor, önlüklerimizi giymeden önce yiyesinizi getirmesi için;





Malzemeler yerini aldıysa başlıyoruz kebap severler. Patlıcanları kabuklarını soymadan yassı yassı orta kalınlıkta doğruyoruz. Yeşil biberleri de 2 parmak uzunluğunda kesip patlıcanların akabinde kızartmak üzere hazır ediyoruz. Yağda hafif kızartarak kağıt havlunun üzerine alıp tuzluyor ve ardından soğumaya bırakıyoruz.. O sırada kıymanın içine bir soğanı rendeleyerek tuz, karabiber,kimyon,pul biber (ve daha ne isterseniz) ekleyip güzelce yoğuruyoruz. Ceviz büyüklüğünde toplar koparıp yuvarlak köfteler yapıyoruz. Fırınınız 180 derecede ısınırken, patlıcan kızartmalarından iki parça alıyoruz. Artı şeklinde tezgaha veya bir tabağa koyarak tam ortasına bir tane köfte yerleştiriyoruz. Önce altta kalanın, ardından da diğerinin iki kanadını köftenin üzerinde birleştiriyoruz. Birleşim noktasına biber kızartmalarından bir parça koyarak kürdanı saplıyoruz. Bunu tüm malzemeye uyguladıktan sonra fırın kabı ya da borcama dizerek kürdanların üzerine doğradığımız domatesleri de saplıyoruz efenim. Bir yemek kaşığı salçayı bir bardak su ile sulandırarak yemeğin üzerine gezdiriyoruz. Fırında orta rafta ortalama 25-30 dakika pişen ve nar gibi kızaran kürdan kebabını 10 dakika kadar dinlendirdikten sonra servis edebilirsiniz.

Afiyetle!

Fotoğrafların ve yazının hakları tarafımıza aittir. İzinsiz kullanmayınız. Teşekkür ederiz.