31 Ağustos 2015 Pazartesi

İz bırakan filmlerden " TYRANNOSAUR "

Yılmak ? Hayat sizi ne kadar zorluyor son günlerde ?
Ne kadar daha dayanabilirsiniz tüm olup bitenlere.. ?

Çok acımasız bir Dünya'da yaşıyoruz diyor filmde.. Ne klişe ama değil mi ?...
..değil.

Karısının ölümünden sonra agresifleşen ve mutsuz olan bir adamın hayatta kalma ve acımasız Dünyadaki çırpınışları üzerine bir film..
Klişeler gerçeklerin pek çok tekerrür ettiği zaman ortaya çıkan tekrarlamaların adı ise, kolunuza hızlıca vurduğunuzdaki sızlama kadar gerçek.. ve hep tekerrür eder..
Aslına bakarsanız film tokatın kendisi.. Kötü insan kavramını hatırlatır nitelikte.. Farkına varmadan can acıtmak gibi aslında.. ve keşkeler.. pişmanlıklar.. İnsanın kendinden nefret etmesine kadar uzanan pişmanlıklar silsilesi.. 

Oyunculuk dersi niteliğinde izletilesi bir film.. Başrol oyuncusu Peter Mullan inanılmaz bir başarı sergilemiş.. Olivia Colman ise tüylerinizi diken diken edecek nitelikte jest ve mimikleriyle sizlerin karşısında çıkıyor.. Filmin adına bakıp aldanmayın.. Ayrıca filmin yönetmeni ve yazarı Peddy Consinide şahane bir yorumlama yapmış..
Bunu bi izleyin istedik.. İyi seyirler..

Güzeller güzeli Ev yapımı Vişne Şurubu!




Sıcak havalarda bol bol sıvıyı tüketmeden edemiyoruz. Beslenme konusunda bilinçlenmeye açık zihinlerimiz, "gazlı ve şekerli içecekleri gözüm görmesin, yıkılın karşımdan!" diyor çoğu zaman, Diyor demesine ama, yüzde yüz meyvenin suyunu içeren içeceklerde bile koruyucu onlarca katkı maddesi yer alıyor.

Peki naaaapıcaz!!!

Evet hepimizin aklında aynı soru işareti; "Peki ne yapmalı?", "Sadece su içerek yaz mı geçer?", "Neden katkısız bir şey yok piyasada?","Çoluğum çocuğum heves ediyo, içme diyorum anlamıyolar ayol.","Gazlı içeceklerde 982879 tane küp şeker varmış diyollağ,","Su içsem yarıyo bebeğim yaa,","Ay çok sıcak!"...

Şimdi bu sorularınızın kökünü kurutacak, şu nemli, şu esmeyen günlerde içinize su serpecek, evde haftalarca dayanabilen, içiniz yandığında, misafir kapıyı çaldığında anında imdada koşan süper organik kahramanımız: Ev yapımı Vişne Şurubu!!





İhtiyacımız olan yegane malzemeler 5-6 kilo kadar vişne ve 4 su bardağı toz şeker.(-Ee ama bunda da şeker vaağr! -Var canım, var güzelim ama o içtiğin meşrubatlara kıyasla onda biri, hem de katkısız ımmhhh..)

Vişnelerin saplarına bu aşamada elveda deyip kalanlarını güzelce cıbı cıbı yaptırıyoruz. Tencereye vişneyi alıp üzerine yaklaşık 3-4 litre su ekliyoruz. Ocakta 30-40 dakika fokurdayan vişneleri sonrasında suyundan ayırıyoruz. Elde ettiğimiz vişneli suya toz şekeri ilave edip kıvamı koyulaşan bir vişne şurubu elde etmek için yine 30-40 dakika kaynatıyoruz efenim. Kavanozlara doldurup sıcağıyla ters çevirirseniz konserve gibi vakumlayıp aylarca buzdolabında muhafaza edebilirsiniz. Kullanacağınız zamanda 1/4 oranında soğuk su ve buz ekleyip yaz sıcağına alaycı bir gülümseme atabilirsiniz. Bu da bu tariften çıkacak onlarca bardak vişne şurubu demek onu da ekleyelim.

Peki ya vişneler nolcak?!

Geriye kalan vişneleri bir süzgeçte ezerek çekirdeklerinden ayırır, bir tencerede damağınızın ekşi tatlı ayarına göre toz şeker ekleyip kaynatırsanız kahvaltıda tereyağının yanına, pastada kekin arasına ve hatta yoğurdun üzerine çok yakışacak bir de vişne marmelatı yapmış olursunuz. Bir vişneyle iki tarif, hayat sürprizlerle dolu ;)

Fotoğrafların ve yazının hakları tarafımıza aittir. İzinsiz kullanmayınız.
Teşekkür ederiz.

30 Ağustos 2015 Pazar

Beş dakikada Çikolatalı Truff



Çikolata krizinize gripin etkisi yaratacak,yapımı kolay,yemesi olay bir tarif; Çikolatalı Truff ...

Malzemeler: Bir paket çikolatalı baton hazır kek, bir paket burçak bisküvi,bir paket çikolatalı sos, süt,80 gr bitter çikolata

Keki ve bisküviyi yoğurma kabında ufalayın. Çikolatalı sosu üzerinde yazan süt miktarının yarısı kadarıyla ocakta kaynatın ve içerisine çikolatayı koyup eritin.Hazır çikolata sos kullanacaksanız,kalıp çikolatayı benmari usulü eritip ekleyin. Elde ettiğiniz sosu yoğurma kabına ilave edip isteğe göre fındık,fıstık,cevizle çeşitlendirin. Küçük parçalar koparıp avucunuzda yoğurup yine isteğe göre Hindistan cevizi,erimiş çikolata,fındık,fıstık vb. bulayıp servis edebilirsiniz.Çikolatalı Truff ayağınıza geldi! Dolapta bekledikçe daha da lezzetlenir, beş dakikada hazırlanır,afiyetle yenir.



Fotoğrafların ve yazının hakları tarafımıza aittir. İzinsiz kullanmayınız.
Teşekkür ederiz.

29 Ağustos 2015 Cumartesi

Ev Yapımı Beş Dakikada Naneli Limonata!

Yaz aylarının en samimi, en doğal, en içten, en tatlı, en ekşi tadı; Limonata!























Yüzlerce farklı tarife bürünen limonata, doğal bir lezzet ve serinlik kaynağı olarak bize gülümsüyor. Kim ne zaman buldu bilinmez ama yerini kimselere kaptırmayan bu içecek buz gibi duruşuyla ağzımızı sulandırmaya sonsuza kadar devam edecek. Şimdi yumurta bile kıramayan dostlarımızın da ruhunu okşayacak, herkesin beş dakikada yapabileceği bir limonata tarifi için kolları sıvıyoruz.

Gerekli olanlar; 4-5 adet limon, 2 su bardağı toz şeker, 6-7 bardak soğuk su, birkaç dal taze nane

Haydi limonluyoruz; limonları yıkayıp kabuklarını derin bir kaba rendeliyoruz. Ardından limonları yine rahat bırakmıyoruz ve biraz suyunu sıkıp kuşbaşı doğruyoruz. Limonu daha önce kuşbaşı doğramamış olduğumuzu hepimiz aklımızdan geçirdiysek, limon suyu, vitamini ayrı düşmesin diye limon kabukları ve kuşbaşı limonların bulunduğu kaba toz şeker ve elimizle parçalara böldüğümüz nane yapraklarını atıyoruz. Yani kafanız karışmasın diye; limonun paramparça edilmiş her halini şekere yatırıp nane ve suyla birleştiriyoruz. İsterseniz hemen, isterseniz birkaç saat dinlendikten sonra süzerek ve buz ekleyerek lıkırdatınız.

Afiyetle!



Fotoğrafların ve yazının hakları tarafımıza aittir. İzinsiz kullanmayınız.
Teşekkür ederiz.

28 Ağustos 2015 Cuma

Departures / Son Veda " Gözyaşları anlamsız son vedanızı yaparken "

Vedalar hep zor olmuştur çoğumuzun hayatında..

Aslında veda etmenin bile birden çok kademesi vardır.. İnsan, önce içinde vedalaşır..sonra teninde sonra ise soluğunda bitiriverir cümleleri..


ve hoşçakal...





Yönetmen Yôjirô Takita oldukça yalın anlatmış hikayeyi..aslına bakarsanız hiç bir acıtasyon olmadan ölümü işlemek bizim sinema puanlamamıza ters bir olgu ..

Bilirsiniz, Türk sinema izleyicisi genelde filmi ağlatma ve hönkürerek salonda çıkmalarla puanlandırır..

" Ağlatıyor abi!! kesin gidin! " 
" Şarıl şarıl ağladık sinir krizi geçirdik abi.. "

..tamam ben de ağlama ihtimalinizi unutmayın diyorum ama ekliyorum.. Acıtasyon olmadan ne hissettireceğini izlemeden anlayamazsınız..içinizde küçük bir vedayı yakalayıp sizi alt üst edebilir..


Bu sefer filmin beni çok etkilediğinden bahsetmiyeceğim çünkü bu film için çok etkilenmiş olmak durumu, kişiye göre değişecektir..ancak hayatınızda önemli olan kişilerle olan cismen veya fikren vedalaşmalar bu filmde su yüzüne çıkıyor ve hiç beklemediğiniz kadar duygusallaşmanıza sebep oluyor.. 

....yarım kalmış vedalarınıza yol gösteriyor.. kendi içinizde aslında hiç bitmemiş olan bu hüzün, tahmin edemeyeceğiniz boyutlarda sizi sarsabiliyor...




Filmde geçen çok küçük bir hikayeden bahsetmek istiyorum.. Çok eski dönemlerde insanlar yazı ve konuşma yeteneklerini elde etmemişken birbirlerine olan hislerini, herhangi bir yerden bulup seçtikleri taşları karşısındakine vererek anlatırlarmış.. Pürüzlü ise kızgınlık açık renkli ise ve pürüzsüz ise aşk, sevgi gibi hallerini anlatmaya çalışırlarmış bu yolla..Bana oldukça eğlenceli ve güzel bir hikaye gibi göründü..


Her neyse.. hayatımızda zaten sayılı olabilecek güzellikler mevcut ve onlarla vedalaşmak çok zor.. 

İzlemenizi kesinlikle tavsiye ediyorum...

Bunu bi İzleyin!

Fırında Sarımsaklı Patates; namı değer Hasselback!

" Patates helalim olsun gelsin her daim yerim." diyenlere şahane ve basit bir pişirme yöntemi !



Dünya'nın en güzel tatlarından patatesle karşınızdayız. Tavası, kumpiri kızartması,haşlaması... Her tarifte başka bir kimliğe bürünüp aklımızı başımızdan alıyor. Bu tarifteki kimliği ise İsveç mutfağındaki adıyla Hasselback yani bizim anlayacağımız adıyla fırında sarımsaklı patates.

 Her yemeğin, özellikle de fast food ve etin yanında en güzel garnitür olan patates bu tarifte çocukluğunda kuzine sobadan patates yiyenleri ağlatabilir. Silin gözlerinizin yaşını, şimdi hem tadıyla hem görünümüyle "offf" çektirecek tarifimize başlıyoruz..




İlk olarak gidip uzunca ama enine geniş olmayan patateslerden alıyoruz..Sonra patatesi dışında hiç kum kalmayıncaya kadar  bir güzel yıkıyoruz. Patatesleri yukarıdan baktığınızda dibine doğru kesip tam birbirinden ayrılmayacak şekilde bölüyoruz.(Bu sırada fırını açın hafif ısınsın ki bekleme çilesi kısalsın ) Sonra sarımsakları ayıklayıp mercimek büyüklüğünde kesiyoruz. Ardından ortasını ayırdığımız patateslerin aralarına yerleştiriyoruz..( böylece patates pişerken araları açık kalacak , sarımsağın esansı patatese akacak ve yerken delirtecek ). Yağlı kağıt serdiğimiz fırın tepsisine yerleştirdiğimiz patatesleri fırça yardımıyla hafif yağladıktan sonra üzerlerine tuz ve baharat ekiyoruz. 250 derecelik fırında 45 dakika pişiriyoruz.( Pişmesi biraz zaman alıyor, 50-55 bile denenebilir patatesin iriliğine göre. Ancak beklemeye değer)

Pişen patateslerin üzerine erimiş tereyağı gezdirerek bir kaç level daha atlayabilirsiniz. Afiyet bal şeker olsun!

Fotoğrafların ve yazının hakları tarafımıza aittir. İzinsiz kullanmayınız.
Teşekkür ederiz.

27 Ağustos 2015 Perşembe

Büyük İskender Görse Ağlardı;Simit İskender!



















Ülkemizin bereketli topraklarının bir o kadar bereketli yemek kültüründe mihenk taşı
olmuş tatlardan biridir İskender. Büyük İskender hiç iskender yedi mi bilmiyoruz ama yese kesin çok severdi.
 
1800'lü yıllarda Bursa'da yaşayan İskender Efendi, yatay pişirdiği kuzunun güzel bölümlerini müşterilerine eşit olarak dağıtmak için yol arar. Sonra üstün bir zeka ve damak zevki ile kemik ve sinirlerinden ayırdığı eti dikey şekilde odun ateşinde pişirmeyi dener. Bununla da yetinmeyen İskender Efendi, yoğurt, ekmek ve sosla tarifini göklere çıkarır. Zamanla ünü sınırları aşan bu tada halk arasında İskender'in Dönen Kebabı adı verilir. Büyük İskender kadar büyük adam olan İskender Efendi, bu şekilde hem döneri hem de kendi adını alan İskender tarifini mutfağımıza kazandırmış olur.

Allah genel kültürünüze zeval vermesin diyor ve çarşı yemeği, Türk Fast Food'u iskenderi evimize konuk ediyoruz. Durun daha bitmedi! üstelik kendisini çıtır çıtır simitle buluşturuyoruz. İskender Efendi'nin ruhu şad oladursun; zira simitlisini görse başımızı okşardı. Başlayalım; Evde Simitli İskender!

Gerekli olan malzemelerimize gelince, hazır olarak satılan et dönerden bir paket kapın, ufak bi yoğurt, iki simit, salça,tereyağı ve baharatı hazır edin gerisi kolay.


Simitleri kuş başı doğrayın, bir tavada hafif bi çevirttirin, çıtırlaşsın. Döneri tepsiye dizip fırınlayın. O kızarıp mutfağa kokusunu salarken sos tenceresinde iki kaşık tereyağı ve iki kaşık salçayı iyiyce kızdırın. Baharatlarla zenginleştirip içine yarım çay bardağı kadar su ilave edip ocaktan alın. Bir borcamda, ya da kişiye özel servislerde (orası sizin romantizminize kalmış) servis etmek üzere sırasıyla önce simitleri, üzerine sarımsaklısı tercih sebebi olan çırpılmış yoğurdu, nar gibi kızarmış et döneri ve en üste de sosu itinayla yayın. Ortaya çıkan görüntü başınızı döndürecek, sakin olun. İnstagram'a nispet yaparken bizi de etiketlemeyi (@bunubitat) ve İskender Efendi'ye selam çakmayı unutmayın.
 
AFİYETLE!































Fotoğrafların ve yazının hakları tarafımıza aittir. İzinsiz kullanmayınız.
Teşekkür ederiz.
 


Fesleğenli Ayranı Bi Tadın!

 
Dünya üzerinde tamamen bizim kültürümüzün ürünü olup adı değişmeden sevilmiş özel tatlardan biri yoğurt, diğeri ise onun türevi olarak soframıza taht kurmuş olan ayran. Bir çok yemeğin yanına güzel gider, serinletir, "ı run each teen me" şeklinde komikli espiri yaptırır. Şimdi sıkı durun, size ünlü işletmelerin hatırı sayılır fiyatlarla süslediği menülerinde yer verdikleri bir tarif sunuyoruz;
Fesleğenli Ayran!
 






Hazır ayran alıp içine fesleğen atabilirsiniz ama aynı tadı alabilir misiniz bilmiyoruz, üşenmeyin sadece iki dakikanızı alacak;

Bir porsiyon için; bir bardak yoğurt, üç dört dal taze fesleğen,yarım salatalık,bir tutam tuz

Blendera ilk adımda yoğurdu, yarım bardak suyu ekleyip 20-30 saniye karıştırarak öncelikle ayranımızı yapıyoruz. Daha sonra kabuğu soyulmuş yarım salatalığı, ve yıkanıp doğranmış fesleğen yapraklarını ve bir tutam tuzu ayrana ekleyip tüm malzeme birbiriyle tanışana kaynaşana kadar çırpıştırıyoruz. Cam bir kavanoz veya sürahiyle buzdolabında en az bir iki saat dinlendirirseniz tadından yenmez. Kıvamını su ekleyerek ayarlayabilirsiniz. Afiyetle!



Fotoğrafların ve yazının hakları tarafımıza aittir. İzinsiz kullanmayınız.
Teşekkür ederiz.

25 Ağustos 2015 Salı

Duygu dolu bir film " Yaşamaya Değer / The Hedgehog "


“Bütün mutlu aileler birbirinin aynısı ama her mutsuz aile birbirinden farklı.”


Fransa'nın zengin köşelerinde fakir, yalnız ama göz kamaştıran bir hayat.. ..beklenmedik, alışılmadık duygular; sevgi ve umut..

Yalın ve büyüleyici bir hikaye..



Film elbette Fransız etkisi altında.. Yalın ve gösterişten uzak.. yaşanılan dakikaları sindire sindire gözlemlemenizi sağlayan ayrıntılarla dolu..


Hikaye, zengin bir muhitte yıllardır kapıcı olarak çalışan ve yalnız yaşayan Renée'nin (Gerçek ismi, Josiane Balasko  ) bir sonraki doğum gününde intihar etmeyi planlayan küçük bir kız olan Paloma ile (Gerçek ismi, Garance Le Guillermic   ) tanışması ile başlıyor.

Yalnızlık bir tercihti elbette ama sevmek de ihtimaller havuzundadır.. İşte bu felsefe ile asırlık yalnızlığını giderme hikayesinin peşine düşen Renee ve Paloma'nın biraz acı ama umut vadeden dakikalarına şahit olmaya davet ediyoruz..

Bunu bi izleyin istedik!


24 Ağustos 2015 Pazartesi

Hatay Sürk Peynirli Makarna


Hatay mutfağının zenginliği bizim anca çenemizi yoruyor. Enfes tatlarıyla dillere destan Hatay mutfağının ustalarına selam çakıyor, müsaadeleriyle Sürk peynirlerini ödünç alıyoruz. Makarna her haliyle güzel ama bu haliyle ballı lokma tatlısı; Hatay Sürk Peynirli Makarna!




Hataylıysanız, oradan akraba/komşularınız varsa zaten kendi gelir size ama değilseniz taze lor peynirinin baharatlarla yoğrulmuş ve kurutulmuş halini günümüz marketlerinden de temin edebilirsiniz.
Hatay Sürk Peyniri

En sevdiğiniz makarna çeşidini, Sürk peynirini, iki domatesi ve biraz tereyağını hazır edin,başlıyoruz. (Biz bu tarifte mantar da kullandık)

Makarnayı haşlayın süzün, bunu da biz öğretmeyelim. Tencereye iki yemek kaşığı tereyağını ve ufaladığınız Sürk peynirini ekleyip biraz soteleyin ve mutfaktaki baharat kokusuna kendinizi bırakın. Bir iki dakika sonra rendelediğiniz domatesleri ekleyip tuzuna tadını bi bakın. Sudan geçirdiğiniz makarnayı da ekleyip iyice harmanlayın. Sonra oturun afiyetle götürün ve Sürk peynirinin müptelası olun. Afiyetle!

23 Ağustos 2015 Pazar

Kesinlikle izlenmeli " Can Dostum / Intouchables "

Hani küçükken anneden babadan alınan küçücük paralarla markete girersiniz ya arkadaşınızla.. 

Herkes aynı şeyden alır ve marketten çıkıldığında beraber yersiniz ve illaki aynı anda başlar aynı anda bitirme kuralınız vardır....aldığınız cipsten çeşit çeşit çıkan oyuncaklardan en havalısı sizin paketinizden çıkmıştır ve herkesin gözleri parlar ve içinizi ukala bir gurur kaplar ya..tam o samimiyette bir film..

Omar Sy ve François Cluzet

Olağanüstüydü..

Gerçek bir hikayeden alınmış ve içtenlik dolu bir yapıta çevrilmiş Fransız yönetmenler tarafından.. 

Vücudu felçli bir adamı yaşam enerjisiyle hayata döndüren  François Cluzet jest ve mimik dersi niteliğinde bir oyunculuk sergilemiş..

Asla unutulmayacak bir dram hatta çoğu kez komedi.. 

Hayat, ne kadar varlıklı olsanız da sizi sınamak istediğinde bir ayrıcalık tanımayacaktır.. Ayrıca Omar Sy de oldukça içten bir oyunculuk sergilemiş.. 

Film çok lezzetli olmuş..
Kesinlikle listenize eklemeli ve hemen tüketmelisiniz..

Bu bi izleyin istedik! Keyifli seyirler..


Osmanlı'dan Günümüze; Zerdeçallı Tavuk



Osmanlı Saray Mutfağı yeni tatlara açık ve çok çeşitli bir menüye sahipti. Hükümdarlığın toprakları genişledikçe gelen malzemeler ve yemek kültürü de bir o kadar çeşitlendi. Efendim şimdi size takdim edeceğimiz tarifimizin, günümüz İstanbul'unun nadide işletmelerinde yeniden uyarlanmış haliyle karşılaşmanız mümkündür. Sarayda ibrikçibaşı olan bir dedemiz olmasa da saray mutfağının ruhu modern mutfaklara hala yansıyabiliyor. O halde yüksek müsaadenizle fevkaladenin fevkîndeki bu tarifimizi icra etmeye başlayalım.


Gerekli görülen malzemeler hazır oluna!
-2-3 adet tavuk göğsü
-50 gram yer fıstığı
-bir tatlı kaşığı zerdeçal
-2/3 su bardağı süt
-bir iki dal taze soğan
-küçük bir salkım yaş üzüm(isteğe göre)
-bir tatlı kaşığı un,tuz

Günümüze uyarlanmış bu tarifi, yine günümüze uyarlanmış bir saray musikîsi ile taçlandırmak isteyen üstatlar dökün zülfünüzü mutfağa gelin!



Destuuuur! Tüm malzemeler derhal mutfakta hazır edileee!


Tavuklar jülyen doğrana, tavada bir miktar yağ ile suyu çektirile ve ortalama 10 dakika nar gibi kızartıla.Tavuk hatun pembeleşince yer fıstığı, iki santim boyunda doğranmış yeşil soğan ve arzu edilirse üzüm ilave edile. Öte yandan bir kasede zerdeçal, süt, un ve tuz birbirine karıştırıla ve tavadaki cümbüşe eklene. Biraz da bu şekilde pişen ve kıvamı koyulaşan yemeğimiz ocaktan alına ve zinhar soğutulmadan servis edile. Afiyet ola!

21 Ağustos 2015 Cuma

The Skin I Live In / İçinde Yaşadığım Deri

İçinde yaşadığım deri ismi aslında ilginç bir iticilik uyandırdı bende.. Filmi aylar öncesi almıştım ama izlemek için bir yerlerde şans eseri duymayı umuyordum sanırım.. Yine nedendir bilinmez yorumlamak için de bir vakit beklemek zorunda hissettim kendimi.. İçimdeki karmaşayı böyle anlatıyorum ki sanmayın boş boğazlığımdan..

Bir nedeni varmış.. Hakikaten sindirilmesi zor bir film..

" Film bittikten sonra bir müddet idrak süreci yaşayacaksınız.. Akıl almaz bir senaryo.."

Senaryo kulağa çok ütopik gelse de günümüz koşullarında artık neyin kurmaca neyin kavramsal ya da gerçek olduğunun ayrımına varması pek zor.. Film işte tam burada kocaman bir parantez açıyor ve diyor ki ; " Siz çok sevdiğiniz kızınızın  intikamını alırken ne kadar ileriye gidebilirsiniz ? "

Antonio Banderas kendi görevini yapmış ve kenara çekilmiş.. ama filmde Antonio Banderas'ın kızı rolündeki tanınmamış yüz Ana Mena toplamda oynadığı beş küsür dakikada çok etkileyiciydi..

Bir diğer başrol oyuncusu Elana Anaya ise Antonio gibi görevini yapıp senaryoyu doldurmanın dışına çıkamamış. .

Özetle senaryo dışında orijinal pek bir husus olmayan bir film ama zaten oyunculuk gözünüze batacak kadar da kötü değil..

Ancak bunu bi izlemelisiniz!
Zaman kaybı asla değil!


Beirut , " Batı Avrupa ve Balkanlar'ın yetenekli çocukları "

Doğu Avrupa'nın folk'lu ve rock'lı sanatçıları " Beirut "

Bilmem yaşadınız mı, bazen bir müziği ilk kez dinlediğinizde "Bunu biliyorum ki ben! " hissiyatı doğar içimizde.. bu adamların şarkıları da tam olarak bu duyguyu uyandırıyor..

 Zachary Francis Condon
Kim bu adamlar ?
Zachary Francis Condon'un solo çalışması olarak oluşmaya başlamış grup batı Avrupa ve Balkanların ezgilerini günümüz müziğine uyarlayıp kulaklarımıza konuk oluyor..

Mesela Elephant Gun adlı şarkılarını dinlerken yeri gelecek gök yüzüne çıkıp hayalinizdeki vanilya bulutlarının üzerinde ufka dalacaksınız, yeri gelecek ezgilerin içinizi ısıtan tarafıyla kendinize bir kahve yapacaksınız..

Adamlar iyi.. Hakikaten keyifli bir sound ve önerilesi bir grup. İlk olarak daha önce dinlemeyenleriniz varsa Elephant Gun ile başlasın sonrası için favorim olan diğer iki şarkıya da (NANTES ve Post cards from Italy ) baksın ama.. Lakin hepsi çok güzel grup başarılı..

Beirut'u bi dinleyin istedik! Keyifli dinlemeceler.
(Merak edenler için şarkı sözleri ve çeviri aşağıdadır..)


Elephant Gun

If I was young, I'd flee this town
I'd bury my dreams underground
As did I, we drink to die, we drink tonight

Far from home, elephant gun
Let's take them down one by one
We'll lay it down, it's not been found, it's not around

Let the seasons begin - it rolls right on
Let the seasons begin - take the big game down

Let the seasons begin - it rolls right on
Let the seasons begin - take the big game down

And it rips through the silence of our camp at night
And it rips through the night

And it rips through the silence of our camp at night
And it rips through the silence, all that is left is all that I hide


Fil Silahı

Eğer genç olsaydım, bu şehri terkederdim.
Hayallerimi yerin altına gömerdim.
Benim yaptığım gibi, ölmek için bu gece içelim.

Evden uzakta, bir fil avcısı.
Haydi onlara teker teker aşağı düşürelim.
Biz yere yatacağız, o bulunmuş değil, o çevremizde değil.

Hadi mevsimler değişsin - o sağa dönsün.
Hadi mevsimler değişsin - bu büyük oyunu bitirelim.

Hadi mevsimler değişsin - o sağa dönsün.
Hadi mevsimler değişsin - bu büyük oyunu bitirelim.

Ve gece kampımızın sessizliğini bozsun.
Ve geceyi baştan başa bozsun.

Ve gece kampımızın sessizliğini bozsun.
Ve sessizliği bozsun, şimdi geriye kalan tek şey onu saklamak

kaynak

90'ların Efsane Şarkılarını Bir De Böyle Dinleyin!

Gençler başarılı..

" A Capella Boğaziçi "

Ev telefonundan cep telefonuna geçişin ilk yılları, basının, gazetelerin en özgür dönemleri, merdaneli çamaşır makineleri, tüplü televizyonlar, herkesin evinde aynı yerde aynı şekilde duran aynı eşyalar, çizgi film kuşakları, yüksek bel pantolonlar, geniş omuzlu kadınlar, bigudili saçlar, halk otobüslerinde bile sigaranın serbest olduğu, herkesin hayat standardının aynı çizgide ilerlediği mutlu yıllar...




90'lı yıllar hepimizin hayatında milenyum öncesi tos pembe bir zaman dilimi olarak aynı sempatiklik dozunda yerini koruyor. Güçlü arkadaşlık ve aile bağları, yaz tatillerinde memlekette kuzenlerle bir araya gelip maaile tatil yapmak gibi şimdilerde pek yeri olmayan güzelliklerle dolu yıllardı. Henüz akıllı bir cep telefonumuzun olmadığı, sevdiğimiz kızı/erkeği okul koridorunda,apartman bahçesinde stalkladığımız sabır isteyen günlerdi. Televizyondaki filmleri dizileri her seferinde aynı keyfi veren günlerin bir de müzik kültürü vardı ki bir daha asla aynı tadı alamadık. Şimdinin müzikte ufuk açmış isimlerinin henüz genç ve kıpır kıpır olduğu zamanlar, deneysel klipler, kasetten dinlenen şarkılar alınan haz... Hepsi hafızamızı yer eden güzel nüanslar olarak kazındı zihnimize.

Şimdi sizi o güzel yıllardaki anılarını tazeleyecek bir çalışmayla baş başa bırakıyoruz. Başarılı çalışmalarıyla adını epey duyduğumuz Boğaziçi Caz Korosu'ndan sonra bu kez yine aynı  kaynaktan çıkan billur seslerin oluşturduğu A Capella Boğaziçi ekibinin enstrüman kullanmadan hazırladıkları mizansen ile 90'lar pop müzik tarihine bir yolculuğa çıkalım.





90'lar müziği hatırlamakla bitmez, bu da vol 2;




Bu başarılı ekibi tebrik ediyor, kulaklarımızın pasını silecek yeni performanslarını dört gözle bekliyoruz. Bir de bonus olarak Kürdili Hicazkar Longa var elimizde, bakalım hatırlayacak mısınız?:)


20 Ağustos 2015 Perşembe

Yufka Arasında Körili Tavuk!

Tavuk tavuk olalı böyle lezzet görmedi.Yufka arasında köri sarısında pratik, yeni ve keyifli bir tarif;


"Evde yiyelim bugün" mü diyorsunuz, "Kolay ama şöyle değişik bi şey olsun." cümleleri kafanızı mı kurcalıyor? Çok uğraşmak da istemediniz ve karalar bağlayıp ne yesek ne yesek ne yesek moduna mı bağladınız? Artık bunların hiç biri dert değil. Yufka arasında körili tavuk tam size göre. Yapımı son derece basittir. Tavuğu ve malzemeyi soteleyin, yufkaya sarıp kızartın ve tadını çıkarın. Üstelik on dakika içinde yaparsanız... Her neyse biz tarife geçelim.

Bir adet yufkadan dört adet çıkıyor ve ve bir porsiyonda iki adet var. Buna göre ilkokul matematiğinizi konuşturabilir malzeme miktarını ayarlayabilirsniz. Gerekli malzemeler tavuk, yufka,mantar,köri ve kaşar peyniri. Herkes hazırsa başlıyoruz.


                                                                                                                                                                              Geniş bir tavaya önce miniminnacıcık doğranmış tavuğu alıp suyu çekene, gülü solana, pembe olana kadar pişiriyoruz. Ardından yeşil ve kırmızı biber sevenler burada yapacakları hamleyi biliyor sanırım? Arkasından mantarlı da ekleyerek kızarınca da köriyi ekleyip sarartarak gel gel sarışınım gel diyoruz;




Müziksiz mutfak biraz eksiktir, her yemeğin bir melodisi, bir makamı,Yanında istediği bir müziği mutlaka vardır. son hamle olarak tuz baharat ayarları çektikten sonra bir adet domatesi doğrayıp altını kapatıyoruz. Dörde böldüğümüz yufkaya  iç harçtan koyarak üzerine rendelenmiş kaşar serpiştirerek çok sıkı olmayan rulolar halinde sarıyoruz. Tavanın dibini yağlayıp son aşamada kızarana kadar pişirip önce gözümüzü doyuruyoruz. Ekmeksiz yiyin, tadını çıkarın Afiyetle!

Tost Ekmeği Dile Geldi:Ezine Peynirli Domates Karesi



Kahvaltıda el emeği gör nuru, iştah kabartan damak şımartan bi tatla daha karşınızdayız. Ezine peyniriyle birlikte salsa yapan zeytin ve yeşil biberin, "Bana da yer açın!" diye bağıran domatesle çekilen anı fotoğrafı : Ezine peynirli domates karesi!



Temin edilecekler (ki aslında evde vardır zaten, siz küçük kardeşinizi ekmeğe gönderin o gelene kadar üzerini hazırlayalım);

-Ezine peyniri
-Siyah/yeşil zeytin
-Yeşil biber
-domates
-Zeytinyağı ve elektirik aldığınız baharatlar



Kahvaltı sofrasının önde gelen isimlerinde Ezine peynirini bir karıştırma kabında eziyoruz. Sonra onu kurtarmaya gelen yeşil biber çekirdeği alınmış zeytinler, biraz zeytin yağı biraz baharat ve doğranmış domatesi de karıştırıyoruz. Üzerini yağlayıp fırın tepsisine dizdiğimiz kare tost ekmeklerinin üzerine elimizdeki harçtan güzelce yayıyoruz ve 10-15 dakika kadar 180 derecelik fırından çıkardığı kokuyla kendisini alkışlarınızla sofranın en güzel yerine alıyoruz. Afiyetler olsun.

18 Ağustos 2015 Salı

Kuba arka sokaklarında muhteşem serenat! " Seninle geleceğim bir tanem "

Cuba Feliz - Lagrimas Negras

Kuba bize uzak.. Her güzel şey en uzaktaki en ulaşılamayandadır sanırız.. İnsanoğlu ulaşamadığı şeylerin peşinde iken, ulaştıklarından bi haber yaşar hayatı kendine mutsuzluklar yükleyerek.. Yok ama o kadar kolay değil.. Mutlu olmak bir şarkıyla bile mümkünken..

Halbuki çok zenginiz... mutlu olmak için çok sebebimiz var ceplerimizde..( az eşeleyin göreceksiniz.)


Sıcak güzel bir günün sabahı rüzgarın yüzünüze dokunması ve üzerimizde koca bir mavilik..elinizde sıcak bir kahve ya da her neyi seviyorsanız.. Gün yeni doğarken umutlar kanınızda birbirleriyle cilve peşinde.. işte böyle bir gün parayla satın alınamaz..

Şimdi gelin beraber Kuba'nın arka sokaklarındaki serenata konuk olalım.. Muhteşem bir şarkı ve yorum olmuş.. Bilen biliyordur bu şarkıyı belki ama yine de Bunu bi dinleyin istedik!

Şarkının Türkçe sözlerini merak edenlere videonun altındaki kısmı gösteriyor ve üşenmezsem bir kahve doldurmaya gidiyorum..
 
,

Kes Şunu!
Beni terketsen bile
Bütün hayallerim ölse bile
Sana kinlenerek lanetlemek yerine
Düşlerimde sana dua ediyorum
Hayır duaları almak için düşlerimde sana dua ediyorum
Seni kaybetmenin ağır yüküne katlanıyorum
Ayrılığının verdiği derin acıyı hissediyorum
Ve sen benim gözyaşlarımı görmeden ağlıyorum
Karanlık gözyaşları
Hayatım gibi karanlık gözyaşları
Eğere beni bırakmak istersen
Şikayet etmeyeceğim
Seninle geleceğim bitanem bu benim hayatıma mal olsa bile
Geleceğim İmparatoriçe aşkım o kadar kuvvetli ve çılgın ki
Burnunun ucundan öpeceğim
Eğer beni bırakmak istersen
Şikayet etmeyeceğim
Seninle geleceğim bitanem bu benim hayatıma mal olsa bile
Bu benim hayatıma mal olsa bile Bu ayrılığa devam etmeyeceğim
Seninle gideceğim sevgilim çünkü yaşamak istiyorum
Eğer beni bırakmak istersen
Şikayet etmeyeceğim
Seninle geleceğim bitanem bu benim hayatıma mal olsa bile
Aşk bahçıvanı
Yapraklarıyla bir çiçek ekiyor
Bir diğeri üstüne titriyor
Ve çiçek onun olacak
Eğer beni bırakmak istersen
Şikayet etmeyeceğim
Seninle geleceğim bitanem bu benim hayatıma mal olsa bile
Doğduğun gün iki güzel şey doğdu
Güneş... üç şey! Ay ve yıldızlar
-Eğer beni bırakmak istersen -Güzel şey!
-Şikayet etmeyeceğim -Ateşli Anne!
Seninle geleceğim bitanem bu benim hayatıma mal olsa bile
Kaçırdı!
Hayalet gibiydi.
Çal, Lili!
Yemek paran için çal!
Çal!
Eğer beni bırakmak istersen
Şikayet etmeyeceğim
Seninle geleceğim bitanem bu benim hayatıma mal olsa bile
Söyle, Gallito!
Eğer söylemezsen domuz eti yiyemezsin
-Eğer beni bırakmak istersen -Panchito!
-Şikayet etmeyeceğim -Senin sıran!
Seninle geleceğim bitanem bu benim hayatıma mal olsa bile
Bu benim hayatıma mal olsa bile
Biraz şaraba bile mal olsa
Seni evinden alacağım bir parça domuz eti
yemek için
Eğer beni bırakmak istersen
Şikayet etmeyeceğim
Seninle geleceğim bitanem bu benim hayatıma mal olsa bile
Evime geldiğinde kendini rahat hissedeceksin
Çünkü büyükannem kolye ve bere hazırlıyor
-Eğer beni bırakmak istersen -Hadi gidelim!
-Şikayet etmeyeceğim -Listeyi izle!
Seninle geleceğim bitanem bu benim hayatıma mal olsa bile
Eğer beni bırakmak istersen
Şikayet etmeyeceğim
Seninle geleceğim bitanem bu benim hayatıma mal olsa bile

17 Ağustos 2015 Pazartesi

Mother / Anne, Film : İnanılmaz bir öykü, inanılmaz bir senaryo !

 

İnanılmaz bir dil. İnanılmaz bir oyunculuk.. Hatta inanılmaz bir senaryo. İnanın şuanda bu yazıyı gece 02.30 sularında biri açık biri kapalı olan gözlerle yazıyor olmasak yine de böyle kısa yazardık diye tahmin ediyoruz..




İzleyin ve size dokunmasına izin verin..
Sizi sarsacak..

Emin olun, filmdeki anne-oğul ilişkisi klişeymiş gibi gelebilir ancak filmde katman katman öyle çok duygu gizli ki hepsi öyle güzel anlatılmış ki canınız acıyor..

Bu inanılmaz anneye.. ( Hye-ja kim Anne ) ve inanılmaz çocuğuna ( Bin Won çocuk ) söyleyecek hiç bir söz bulamadığımız gibi,  yönetmen koltuğundaki Joon-ho Bong'a da " sen neymişsin be abi ? " repliği ile yaklaşmak istiyoruz..

Bilemiyoruz.. Bırakın sizi incitsin..
İzleyin..


11 Ağustos 2015 Salı

Bir Yaz Rüyası; Kavun İçi Dondurma

Güney sahillerinde popüler plajlarda sosyetik olmuş kavuniçi dondurma ya da yöresel adıyla dondurma kavunlusu adıyla nam salmış nefis bir yaz tarifiyle iştah kabartmaya geldik ahaliii!


                                                           

Yaz aylarında (ki aslında kış aylarında da Allah başımızdan eksik etmesin) dondurma deyince akan sular hizaya gelir. Kakaolusu, sütlüsü, kavunlusu, çileklisi, vişnelisi ve hatta tahinlisi bal kabaklısı derken dondurma hepimizin vazgeçilmez yaz aşkı. Bizi güneşin zararlı ışınlarından korur diyemesek de sıcaktan kaçmak için lezzetli bir sığınak, yaz akşamlarında tatlı bir dayanak...     Dondurmanın farklı şehirlerde çok farklı tatları var, birbiriyle yarışan herhangi birinden aldığınız dondurmanızı bal gibi kavunla birleştirsek nasıl olur?               Efendim? ...??                                                                                         Evet şimdi kan şekerinizi yerden toparlayın, küçük bal kavunu ikiye bölün. çekirdeğini çıkarın ve dondurmanızı hunharca içine doldurun. Şimdi koltuğa/yatağa/şezlonga/bahçeye/havuz başına kurulup reklam yıldızı bir oyuncunun yüz ifadesine bürünerek kaşığınızı daldırabilirsiniz.

"Şekerim kaç kalori bu?" diyenlere; Waffle yiyip kilo alırım derdine son! bu tarifi farklı meyveler de ekleyerek diyet dondurma ile yaparsanız pişmanlık derdi olmadan tatlı tatlı kaşıklayabilirsiniz. 

10 Ağustos 2015 Pazartesi

Yemek nasıl pişer?


Ne pişirdiğin mi, nasıl pişirdiğin mi?

Damak tadına düşkün insanların oluşturduğu bir akımı temsil ediyorsak, tıpkı sanat akımlarında olduğu gibi çeşitli ekipmanlara, envanterlere ihtiyaç duyarız. Resimde, heykelde, müzikte ve daha nice sanat dalında pek çok yöntem, usul, makam, renk, biçim varken, tadına bakabildiğiniz bir sanatta olmaması söz konusu olamazdı herhalde. Yemek pişirmeyi sanat dalı olarak kabul edersek, sizler için aşağıda bir dizi yöntem sıraladık. Tabağa koyacağımız resmin, şekillendireceğimiz heykelin yapımında kullanılan bir çok yol yöntem var. Temel olarak bir yemeği ne tür yollarla şekillendirebiliriz bir göz atalım ufkumuz genişlesin.

Pişirme yöntemleri

Özellikle mutfağa yeni adım atanlar için gerekli temel bilgilerin başında pişirme yöntemleri gelir. Sizi usta bir sanatçı gibi hissettirecek sihirli yöntemlerimiz şu şekilde:



Buğulamak: 
Yiyecekleri bir kap içinde ve fırında, kendi suyunda veya çok az su katarak, yenebilecek kıvama kadar pişirme işlemidir. Sağlıklıdır, candır.

Buharda pişirme: 
Yiyeceğin sadece buharla temas ederek pişirilmesi işlemidir. Bunun için kaynar su dolu tencerenin üzerine kevgir konularak, onun da üzerine sebzeler yerleştirilerek pişirilir ya da bu işlem için üretilmiş kevgirli tencereler kullanılır.

Haşlamak: Yiyecekleri sıcak su dolu bir kap içinde yumuşayana kadar pişirme işlemidir. Bunu bilmeyeni zaten dövüyolarmış.

Kızartmak: Yiyecekleri, içinde bol kızgın sıvıyağ bulunan bir kapta, rengi iyice dönüp, yenebilecek kıvama gelene kadar pişirme işlemidir. Hayatın en güzel tadıdır.

Sote etmek: 
Yiyecekleri, bir miktar yağla birlikte kapağı açık olarak, yüksek ateşte, arada bir karıstırarak ve rengi hafif dönene kadar pişirme işlemidir. Adını bu yöntemden alan nice yemeklerimize selam olsun.

Fırında pişirme: 
Yiyeceklerin, ısıya dayanıklı bir kap içine konularak fırında pişirilmesi yöntemidir. Fırın gören yemeğin hali başka olur.

Izgara etmek: 
Izgara üzerine konulmuş ve hafif yağlanmış yiyeceğin önce yüksek, sonra düşük ısıda pişirilme tekniğine verilen addır. Halk arasında cızbız gibi isimlerle ödüllendirilmiştir.

Poşe etmek: 
Bir tür suda pişirme yöntemi olup, önce harlı ateşte başlanır ve su kaynadıktan sonra ateşin altı kısılıp yiyeceğin ağır ağır pişirilmesi esasına dayanır.Pilav yaparken işinize yarayacak.

Benmari: Pişirme tekniğinden çok, ısıtmak veya eriyebilen gıdaları sağlıklı ve risksiz bir şekilde eritmek için kullanılır. Su buharının üzerinde başka bir mutfak gerecinin bulundurulmasıyla uygulanır.

Kavurmak:Bu yöntemde yiyecekler önce az miktarda yağ ile kavrular, ardından bir miktar su eklenerek yumuşayıncaya kadar kısık ateşte pişirilir. Daha çok kırmızı et için uygulanır. Tencerede oluşan nem, etin bağ dokusunun yumuşamasını sağlar. Kurban Bayramının ilk çağrışımıdır.

Kurutma: Tarhana, erişte, çeşitli sebze ve meyveler, balık gibi gıdalar için kullanılan bu yöntem, gıdanın içerisinde bulunan suyun güneş ışığıyla azaltılarak daha uzun süre dayanması ve farklı bir tat alması prensibini kapsar. Eski toprak iyi bilir.

Flambe: Ünlü işletmelerde görüp hayranlık duyduğumuz bu yöntem, yanıcı bir madde ile (genellikle alkol) görsel bir şov eşliğinde yemeği ateşe direk temas ettirerek uygulanır. Prensip olarak her yemek flambe edilebilir; ancak kümes hayvanları, meyveler ve steakler bu yöntem için idealdir.Hava atmaya birebir.

Mühürleme: Et ve türevi gıdaların, muhafaza ettiği sıvıyı ve lezzeti kaybetmeden yumuşak ve lezzetli bir hal almasını sağlayan bu yöntemde döküm bir tavada bir yüzü piştikten sonra hemen diğer yüzü çevrilerek etin dış yüzeyi mühürlenir. İşlemin yapıldığı süreye göre kişisel zevkler ve kültürel farklılıklar devreye girer;zira mühür kimdeyse Süleyman o'dur.

Pişirme oranları genel olarak beşe ayrılmaktadır:

  • Az pişmiş (Rare): Yüksek ısı ile kısa sürede, her iki tarafı mühürlenen et tüm besin ve sıvı değerini korur, dinlendirildikten sonra servis edilir. Etin içi kanlı ve ıslak kalır.
  • Orta az pişmiş (Medium Rare): Her iki tarafı da mühürlenen etin, içi oldukça yumuşak ve açık pembe renktedir.
  • Orta (Medium): Mühürleme sonrasında, orta ısıda sadece en ortası hafif pembe renkte kalana kadar pişirilir.
  • Orta iyi (Medium well): Mühürleme sonrasında, içi hafif ıslak kalana kadar pişirilir. Et pembe rengini kaybeder.
  • İyi pişmiş (Well Done): Et, suyunu tamamen çekene kadar pişirilir, içinde ıslaklık bırakılmaz. Bu tercih edilen bir pişirme yöntemi değildir.

Bir anne klasiği; Elmalı Tarçınlı Kurabiye


         
Çocukluğumuzun unutulmayan tatları vardır, şimdi kokusu burnunuza gelse zaman makinesini icat eder o yıllara geri gideriz. Annelerin genelde sayılı olduğu için  yoğun güvenlik önlemleriyle koruduğu ama arkasını döndüğü an mideye indirdiğimiz o tatlardan biriyle görüştürmek isteriz sizleri. Kokusuyla, tadıyla, üzerindeki pudra şekeri, içinde pişen elmanın tarçınla delirmeceler deyişiyle büyümeyen kurabiye; elmalı kurabiye!

Malzemeler;

Hamuru için

-200gr paket margarin
-1 çay bardağı sıvıyağ
-1 adet yumurta
-iki yemek kaşığı yoğurt
-bir su bardağı pudra şekeri
-1 paket vanilya
-1 paket kabartma tozu
-alabildiğine un

Harcı için
-3 adet elma
-3 tatlı kaşığı toz şeker
-1 tatlı kaşığı tarçın
-yarım su bardağı ceviz

       Önce o nefis elmalı harç için elmaların vitaminli kabuklarını soyup çekirdeklerinden ayırıyoruz ve rendeliyoruz. Toz şekerle karışan elma kapağı kapalı tencerede suyunu çekince tarçın ve cevizle karışıp soğumaya çekiliyor. Derince bir yoğurma kabına un ve kabartma tozu hariç tüm malzemeyi yoğuruyoruz. ardından bir süzgeçten unu bizim için elemesini rica ediyoruz. Tabi kabartma tozu da unla beraber eleniyor bu arada. Kulak memesinden daha sert bir kıvam alan hamurumuzu küçük yuvarlak toplara ayırıp 15-20 dakika buzdolabında istirahat ettirdikten sonra ister klasik anne formatında isterseniz küçük turtalar şeklinde hazırlayıp içine/üzerine harçtan koyarak efsane lezzete bir adım daha yaklaşıyoruz. Yağlı kağıt serili fırın tepsisine koyarak ve koyduktan sonra fırını açarak, üzerinde çok hafif bir pişme efekti görene kadar pişiriyoruz.Bu da ortalama 15 dakika süren ve sonucunda size mis gibi çocukluk anıları tattıracak bir vakte denk geliyor. Servis tabağında küçük bir süzgeç yardımıyla pudra şekeri serpiştirdikten sonra parmaklarınızla birlikte yiyebilirsiniz. Afiyetle!

Evde Kolay Quesadilla


       Meksika usulu bir fast food, yaratıcılığınızın sınırlarını zorlatacak aşırı aşırısı güzel bir lezzet, ister etobur ister vegan olun, deniz mahsüllü, sebzeli, tavuklu,bonfileli ya da "Bence şöylelisi de güzel olabilir." diyeceğiniz herhangi biri... İşte karşınızda Meksika ateşi Quesadilla'nın evde pratik hazırlanabilecek en kolay yöntemi;



Kendisi aslen Meksikalı olan, ancak lezzetiyle gurbet ellere göç eden ve dünyanın en sevilen tatları listesinde halay başı mertebesine kadar ilerleyen Quesadilla, country tarzı bütün pub ve barların snack menülerinde de yerini alıyor. Prensip olarak içi muazzam bir malzemeyle ve tabi ki erimiş peynirle donatılmış tortilla ekmeğinin kızararak fani dünyanın en güzel tatlarından birine dönüşmesiyle ortaya çıkıyor. 




Quesadilla zamane yemekleri gibi farklı ustaların ellerinde farklı hallere bürünmüş tabii; ancak en güzel quesadilla henüz keşfedilmemiş olandır diyor ve gerisini sizin hayal gücünüze ve damak tadınıza bırakıyoruz.
Tavuklu,sebzeli,acılı,acısız,deniz mahsüllü,bonfileli,taco cipsli,mısırlı,ton balıklı,peynirli gibi nice çeşitleri daha önce keşfedilmiş olanları. Günümüz işletmelerinin menüsünde yer eden ve en çok tercih edileni tavuklu versiyonu olduğunu için biz size tavuklusunu tarif edelim dedik. Ama mantık aynı, siz canınız ne isterse içine eklemekten çekinmeyin e mi!

Önlüklerimizi giyip işe koyulmadan önce şu yemekcağıza geldiği toprakların türkülerini uzatın, memleket hasretini giderin diye şu da şurada bi dursun.



Hanımlar beyler şimdi ihtiyacımız olan bir tava, bir kesme tahtası ve bir de tost makinesi. Marketten alınacaklar ise (2-3 kişilik porsiyon için )şöyle ki;



-600 gr tavuk bonfile
-200 gr mantar
-kırmızı kapya biber
-bir adet patlıcan
-bir orta boy kuru soğan
-tortilla ekmeği
-bir büyük kase rendelenmiş peynir(kaşar ya da cheddar)
-içine atmak istediğiniz baharatlar topluluğu, şefin önerisi köri ama yine de karar sizin

İlk işimiz tavukları jülyen, soğanları piyazlık,patlıcanları mini minnacık küpler halinde, biber ve mantarları ise kafamıza göre doğramak olacak. Göz kararı sıvı yağda sırasıyla tavuk-soğan-patlıcan-biber ve en son mantarı ekleyerek sote yöntemiyle pişiriyoruz. Ocaktan almaya yakın baharatlarını kontrol ederek peynir kasemizin yarısını içine ekleyip içimizin yağları ile eş zamanlı eriterek harmanlıyoruz.



Hemen ardından, yuvarlak tortilla ekmeğinin yarısını harçla kaplayıp üzerine azıcık daha peynir serpiştiriyoruz. Ve tabi bu sırada yedi göbek Meksikali moduna çoktan girmiş olarak diğer yarısını üzerine kapatıp tost makinesine fışfışlıyoruz. Üzerini tereyağıyla bir parlattıktan sonra nar gibi kızarak quesadillalarımız için geri kalan malzemeye aynı işlemi uyguluyoruz. Yanına acı sos mu dersin, efendime söyleyeyim barbeküler mi dersin tatlı chiligiller de buradaymış! Evde ne sos varsa dizin! Yanına garnitür olarak patates kızartacaksanız falan onu da siz düşünün orası bizi ilgilendirmez. Biz yöntemi verdik, bir sonraki denemenizde onu en sevdiğiniz malzemelerle taçlandıracağınızdan hiç şüphemiz yok. BUEN PROVECHO!

Makarnanın Bilinmeyen Yüzü

   
      Alt tarafı makarna deyip geçmeyin.Kendisi nevi şahsına münhasır özellikleri ve kalabalık aile üyeleriyle aşiret dizisi çekecek kadar zengin bir kadroya sahip.Aslında afilli restaurant menülerinde az çok karşılaşmışlığımız vardır muhakkak.Gözümüz bi yerden ısıracak gibi ama..
Hani şu geçen adını okuyamayıp "ben şundan istiyorum." diye garsona işaret ettiğiniz ve beklenti yükselmişken önünüzdeki domatesli makarnayla kalakaldığınız. Evdeki makarnayı sarılıp öpesinizin geldiği o anların azalması için gelin şu makarna ailesi ve soslu kankitolarıyla bi tanışalım.

      

Dünya mutfakları arasında en genel geçer ülkelerden biri olan İtalya, muhteşem tatlarıyla adını her ülkede altın harflerle yazdırmış. Çorbaları, sarımsaklı ekmekleri, deniz ürünleri, muhteşem güzel ve inanılmaz hafif tatlıları ve tek başına bir uygarlık kuran pizzalarından af dileyerek bugünkü dosyada makarnalara el atma amacı güdüyoruz. 

Öğrencilik yıllarını pratikliği ile kurtarmış, anne yapınca bir başka olan, en ucuz en kolay yemek denince akla gelen, dışarıda yesen bir tabağı en az on paket pişmemişiyle aynı fiyatta olan İtalyan rüyasını bir eşeleyelim. Altı üstü makarna deyip geçmezsek ciddi bir kültüre saygı duymuş olmanın manevi hazzına varabiliriz. Öğrenci evinde çok fazla türevine rastladığınız makarna, İtalyan mutfağında aldığı şekle, içerdiği malzemeye ve pişme süresine göre sonu "e" ve "i" ile biten onlarca çeşide ayrılıyor. Sevgili İtalyan kardeşlerimize makarna isimleri yeterince karışık gelmemiş olacak ki "dur biz buna bi da sos ekleyelim kimse işin içinden çıkamasın niahahaha..." diyerek listeyi uzatmışlar.Bizim gibi makarna sever bir bünyelerseniz, zamanla hepsini istemsiz de olsa ezberleyeceğinizden kuşkunuz olmasın.İtalyada makarna deyince temel çeşitler şöyle efenim;

                         

MAKARNA ÇEŞİTLERİ

Agnolotti: Ravioli’ye benzer. Et, peynir veya sebze ile doldurulmuş makarna çeşididir.
Calciuni: Kızartılmış ravioli 
Cannelloni: Büyük boru şeklinde et veya peynir ile doldurulmuş hamur yemeği çeşidi 
Cappellini: Çok ince çubuk makarna.  
Conchiglie: Deniz kabuğu şeklinde makarna  
Farfalle: Kelebek veya kurdele şeklinde makarna  
Fettuccine: Geniş enli çubuk makarna 
Fusilli: Burgu makarna 
Gnocchi: Patetesli hamurla yapılan yuvarlak şekilli makarnalar 
Lasagne: Geniş düz ince hamur parçaları genellikle et, peynir ve domatesle pişirilir. 
Linguine: Fettuccine’den ince spagetti’den kalın makarna çeşidi.
Maccheroni: Boru şeklinde makarna  
Orecchiette: Küçük deniz kabuğu şeklinde makarna (kulak şeklinde)
Pappardelle: Geniş uzun çubuk makarna  
Penne: Kısa düz geniş makarna çeşidi 
Ravioli: Peynir, et veya sebze ile doldurulmuş makarna 
Rigatoni : Kısa, geniş makarna çeşidi 
Spaghetti: İnce uzun çubuk makarna çeşidi  
Tagliatelle:Uzun, düz makarnalar  
Tortellini: Peynir, sebze veya et ile doldurulmuş makarna çeşidi.

İri, ufak, kelebek, etli, sebzeli bir sürü çeşitte makarna olur da, onu süsleyecek, onunla aşk yaşayacak İtalyan sosları olmaz mı? İşte makarnayı sıradan bir hamur olmaktan kurtaran o muhteşem oyuncular;

Boscaiola: Domates, yağ, peynir, mantar, zeytin, sarımsak 
Bolognese: Kıymalı domates sosu
Carbonara: Zeytinyağı, peynir, yumurta, janbon  
Diavola: Acılı domates sosu 
Pesto Genovese: Fesleğen, çam fıstığı, sarımsak, zeytinyağı  
Marinara: Deniz mahsulleri, sarımsak, maydanoz  
Napoletana: Taze domates, sarımısak,fesleğen
Novella: Domates, ançüez, peynir  
Puttanesca: Domates, siyah zeytin, acıbiber, sarımsak ,capari
Quattro Formaggi: Dört çeşit peynirli  
Siciliana: Patlıcanlı  sos 

PEKİ HANGİ MAKARNA? HANGİ SOS?

İşte şimdi gerçek bir lezzet şöleni ile karşı karşıyayız sayın seyirciler, evde yaparsanız mutfakta geçirdiğiniz sürede İtalya'ya ışınlanabilirsiniz.Ama "Ben uğraşamam gider afilli bi yerde yerim, checkinimde -bıdıbıdı restaurantta pesto soslu fettucini keyfiiii- yazar dosta düşmana nispet yaparım."derseniz saygımız sonsuz. Restaurantlardaki menüler sizin için çoğunlukla sosa karar verirler.Örneğin Penne Arabiyatta ile penne makarnanın domatese olan özlemi menüde giderilmiştir.Evde yaparım, çok ta güzel de olur diyenler için hangi makarna hangi sosla daha iyi anlaşır konusuna açıklık getirip önlüklerimizi giyelim.
Lazanya: Beşamel sos, kıyma, domates ve erimiş peynirle efsane olur.
Penne: Domates, et veya sebze sosuna uygundur.
Farfalle: Krema bazlı soslar için uygundur.
Fusuli: Et ve domates sosları için uygundur.
Spaghetti: Gerçekte Napoliten, özünde İtalyan makarnasıdır; her sosa uyum sağlar. 
Linguini: Deniz mahsullü soslara çok yakışır ve spaghetti gibi her sosa uyum sağlar. 
Tagliatelle: Et soslarıyla uygundur. Sosta kullanılan iri malzemeleri tutar.
Macaroni: Makarna salatası ve fırınlanmış makarna için uygundur.
Conchiglie (küçük kabuklar): Makarna salatalarında veya tavuk çorbasında kullanılabilir.
Conchiglie (büyük kabuklar): Et soslarıyla uygundur.